2023'ün en önemli 10 arkeolojik keşfi listesinde Göbeklitepe ilk sırada
Göbeklitepe'de bulunan gerçek boyutlu ve boyalı domuz heykeli, arkeologlar tarafından 2023 yılında Türkiye'de ortaya çıkarılan en önemli 10 keşif arasında ilk sırada gösterildi. Karahantepe’deki penisli anıtsal insan heykeli de sıralamada yer aldı....
Göbeklitepe'de
bulunan gerçek boyutlu ve boyalı domuz heykeli, arkeologlar tarafından 2023
yılında Türkiye'de ortaya çıkarılan en önemli 10 keşif arasında ilk sırada
gösterildi.
2023
yılının sonuna geldik. Yıl boyunca
Anadolu’nun dört bir yanında önemli arkeolojik keşifler yapıldı.
Arkeologlar
hem masa başında, hem de arazide çoğunlukla kızgın güneşin altında ter dökerek
bir kazı sezonu daha geçirdi. Anadolu’nun farklı noktalarında birçok arkeolojik
keşfin yapıldığı önemli bir yıl oldu ve bu keşifler bize yapıldıkları dönem
hakkında çok önemli bilgiler veriyor.
Arkeolojiyi
insanlara anlatmak, sevdirmek ve Türkiye'de arkeoloji bilimi ile kültür
varlıkları için farkındalık yaratmak üzere kurulmuş olan arkeoloji oluşumu
Arkeofili'nin editörleri, 2023 yılında Türkiye’de öne çıkan en heyecan verici
arkeolojik keşifleri seçti.
Listenin
ilk sırasında Göbeklitepe'de bulunan gerçek boyutlu ve boyalı domuz heykeli yer
aldı. Karahantepe’deki penisli anıtsal insan heykeli de sıralamada yer aldı.
Türkiye’de
yapılmış arkeolojik keşiflerden öne çıkanlar:
1- Göbeklitepe’de
gerçek boyutlu ve boyalı domuz heykeli
Şanlıurfa’da
yer alan Göbeklitepe’nin D yapısında, kireçtaşından yapılmış, gerçek boyutlu ve
üzerindeki boyaları hâlâ duran bir yaban domuzu heykeli bulundu.
Yüzeyinde
kırmızı, beyaz ve siyah pigment kalıntıları görülebilen domuz heykeli, o
dönemden günümüze uzanan nadir boyalı heykellerden biri olma özelliğini
taşıyor. Söz konusu heykel, D yapısında, merkezdeki iki dikilitaşın ortasındaki
aksın bir kenarında ortaya çıkarıldı. Heykelin üzerinde durduğu sekide, ‘H’
şeklinde bir sembol, bir hilal, iki yılan ve üç insan yüzü veya maskesinin
tasvirleri yer alıyor. Heykelde tasvir edilen yaban domuzu, Göbeklitepe’de daha
önce bulunan bütün hayvan tasvirleri gibi atak pozisyonunda, dişleri
görünür şekilde saldırgan betimlenmiş.
Kazı
Başkanı: Prof. Dr. Necmi Karul
2-
Burdur’da bir ‘hortlak’ mezarı
Burdur’da
yer alan Sagalassos Antik Kenti’nde, canlanıp yaşayanları rahatsız etmesinden
korkulan birinin mezarı bulundu.
Kasıtlı
olarak bükülmüş çiviler dökülen ve yalnızca iki düzine tuğlayla değil, aynı
zamanda bir sıva tabakasıyla da kapatılan yakılarak gömülmüş mezar,
Sagalassos’ta insanların “huzursuz ölülerden” korktuğunu gösteriyor. MS 100 ila
150 yıllarına tarihlenen sıra dışı mezarın kenarlarına 41 bükülmüş çivi
atılmış, hâlâ için için yanan ateşin üzerine 24 tuğla özenle yerleştirilmiş ve
onun üzerine de bir kireç sıva tabakası yerleştirilmiş. Yetişkin bir erkeğin
yakılması ve aynı yere gömülmesi Roma döneminde alışılmadık bir uygulamaydı.
Ölüyü gömülme yerinde yakmak, kille kaplamak ve bükülmüş çiviler atmanın her
biri Roma dönemi mezarlıklarından bilinmesine rağmen, üçünün kombinasyonu daha
önce görülmemişti. Adamın ölüm nedeninin travmatik, gizemli veya bulaşıcı bir
hastalık veya cezanın sonucu olup olmadığına bakılmaksızın, yaşayanları ölen
kişinin hayata dönüşünden korkutmuş gibi görünüyor.
Kazı
başkanı: Doç. Dr. Peter Louis Mariette Talloen
3-
Osmaniye’de Anadolu Tanrıçası Kubaba’ya adanan tapınak
Osmaniye’de
yer alan Kastabala Antik Kenti’nde, tanrıça Kubaba’ya adandığı düşünülen
yaklaşık 2.500 yıllık tapınağın kalıntıları ortaya çıkarıldı.
Ovalık
Kilikya’nın en eski tek kutsal kenti olan Kastabala, Anadolu’nun yerli halkı
Luvi ve Hurri kültür bölgesinin merkezinde yer alıyor. Antik kentteki Sütunlu
Cadde kazılarında yeni ortaya çıkarılan tapınak kalıntıları, mimari bezemeye
göre, MÖ 540’lara, yani Arkaik Dönem’e tarihleniyor. Kalıntılar, Ionik yivli
sütun tamburları, Ionik sütun başlığı ve büyük düzgün kesme taş bloklardan
oluşuyor. Kastabala’nın hinterlandında bulunan Aramice yazıtlarda Kastabaliya
ve Kubaba’nın topraklarından bahsedilmesi, bulunan mimari kalıntıların Hitit ve
Luvi Tanrıçası Kubaba ile ilişkilendirilmesini sağlıyor. Anadolulu
özelliklerini Hellenistik ve Roma Dönemlerinde dahi korumuş bir kent olan
Kastabala’daki Kubaba Pirvaşua kültü, Hellenistik ve Roma Dönemlerinde Artemis
Perasia kültü olarak devam etti. Araştırmacılar, bulunan tapınağın Kubaba’ya
adanmış Ionik tarzda bilinen tek tapınak olduğunu ve Yunan-Roma tapınak
mimarisinden farklı olduğunu düşünüyor.
Kazı
başkanı: Doç. Dr. Faris Demir
4-
Karahantepe’de anıtsal bir insan heykeli
Şanlıurfa’da
Taş Tepeler projesi kapsamında kazılan ve Göbeklitepe ile çağdaş olan
Karahantepe’de 2,3 metre yüksekliğinde bir insan heykeli bulundu.
Gerçekçi
bir yüz ifadesiyle tarih öncesi sanatın eşsiz örneklerinden biri olarak
değerlendirilen heykel, oturur pozisyonda iki eliyle erekte haldeki penisini
tutan bir insanı tasvir ediyor. Söz konusu heykel, yaklaşık 20 metre çapında,
köşeleri yuvarlatılmış özel bir yapıda, sekinin içerisinde zemine
sabitlenmiş olarak bulundu. Sekinin üzerinde taş tabaklar ve bir de akbaba
heykeli vardı. Bu özel yapı terk edilmeden önce heykelin burnu, çenesi ve başka
kısımları bilinçli olarak kırılarak tahrip edilmiş. Heykelin kaburgaları,
omurgası ve omuz kemiklerinin çıkık halde gösterilmiş olması ölü bir insanı
anımsatıyor olsa da, oturur bir vaziyette olması canlı bir bireyi tasvir
ettiğini düşündürüyor. Araştırmacılar, aynı bedende ölüm ve yaşamı bir araya
getiren bir sembolizmi düşünebileceğimizi söylüyor.
Kazı
Başkanı: Prof. Dr. Necmi Karul
5-
Düzce’de Büyük İskender portresi
Düzce’de
yer alan Prusias ad Hypium Antik Kenti’nde, Büyük İskender’i tasvir eden bir
heykel başı ortaya çıkarıldı.
Konuralp
bölgesindeki antik kentin tiyatrosunda sürdürülen kazılarda, Makedonya Kralı
Büyük İskender’e ait olduğu belirlenen portre başı bulundu. Yaklaşık 23
cm boyundaki portrede, alnın hemen üzerinde yer alan, yukarıya ve ardından
yanlara doğru taranmış saç bukleleri, yani “anastole” tipi saç betimlenmiş.
İdealize edilmiş yüz, başın yana çevrilmiş olması, hafif kalkık kaşlar ile
doğru orantılı hafif yukarı bakan gözler ve hafif aralanmış dudaklar da bu
portrenin Büyük İskender’i tasvir ettiğini gösteriyor. Büyük İskender her ne
kadar Helenistik dönemde yaşamış olsa da, Prusias ad Hypium’da bulunan portre
başı bu döneme tarihlenmiyor. İskender portreleri yapma geleneği, tüm Antik Çağ
heykel sanatı boyunca bir gelenek haline gelmişti ve Roma İmparatorluğu
Dönemi’nde de tüm Akdeniz coğrafyasında devam etmişti. Bu heykel başında göz
bebeğini belirginleştirmek için kullanılan matkap, eserin Geç Antoninler
Dönemi’nde (MS 161-192) yapıldığına işaret ediyor.
Bilimsel
Danışman: Prof. Dr. Musa Kadıoğlu
6-
Çankırı’da Afrika homininlerinin atası (Paleontoloji)
Çankırı
yakınlarındaki Çorakyerler Fosil Lokalitesi’nde, 8,7 milyon yıl öncesine
tarihlenen ve daha önce bilinmeyen bir primat fosili ortaya çıkarıldı.
Bulgular,
Afrika maymunlarının ve insanların atalarının dokuz ila yedi milyon yıl önce
Afrika’ya göç etmeden önce Avrasya’da evrimleştiği teorisine ağırlık
kazandırıyor. Anadoluvius turkae adı verilen primat fosilinin analizi, Akdeniz
fosil maymunlarının çeşitli olduğunu ve erken homininlerin (Afrika maymunlarını
(şempanzeler, bonobolar ve goriller), insanları ve onların fosil atalarını
içeren grup) bilinen ilk yayılımının bir parçası olduğunu gösteriyor.
Anadoluvius turkae, muhtemelen büyük bir erkek şempanze (50-60 kg), ya da dişi
bir gorilin (75-80 kg) ortalama büyüklüğüne oldukça yakın olmalıydı. Kuru bir
orman ortamında yaşıyordu ve muhtemelen zamanının büyük bir kısmını yerde
geçiriyordu. Bulgular, Anadoluvius turkae’nin şempanze, bonobo, goril ve insanı
ortaya çıkaran evrim ağacının bir dalı olduğunu ortaya koyuyor.
Kazı
Başkanı: Prof. Dr. Ayla Sevim Erol
7-
Muğla’da antik heykeltıraşın orijinal eseri
Muğla’da
yer alan Stratonikeia Antik Kenti’nde, antik dönem mitolojisinin ilham
perilerinden olan dans eden mousa heykeli ortaya çıkarıldı.
Milattan
önce 2. yüzyılın meşhur heykeltıraşlarından Philiskos’un yaptığı bilinen ve
Zeus ile Mnemosyne’nın kızları olan ilham perilerinden ‘dans eden mousa’nın
Anadolu ve Yunanistan gibi dünyanın farklı bölgelerinde sadece Roma Dönemi
kopyaları biliniyordu. Ancak Roma Dönemi’nde kopyaları yapılan bu heykellerin
Hellenistik orijinali daha önce bulunmamıştı. Şimdi ise Stratonikeia Antik
Kenti’nde Roma Hamamı’nın Frigidarium bölümünde yapılan kazılarda,
kaidesiyle birlikte yaklaşık 2.175 yıllık dans eden mousa heykeli bulundu. Başı
ve kolları eksik olarak bulunan heykel, Hellenistik Dönem’e ait Philiskos’a ait
bilinen tek orijinal heykel olma özelliğini taşıyor. Daha önce bu heykelin
orijinalinin Karia Bölgesi’ndeki kentlerden birisinde yapılmış olduğu tahmin
ediliyordu ancak hangi antik kentte yapıldığı tam olarak bilinmiyordu. Söz
konusu heykel, Hellenistik Dönem’in ünlü heykeltıraşı Philiskos’un
Stratonikeia’da çalışmış olduğunu göstermesi açısından önem taşıyor.
Kazı
Başkanı: Prof. Dr. Bilal Söğüt
8-
Çorum’da daha önce bilinmeyen bir antik dil
Hititlerin
başkenti Boğazköy – Hattuşa’da, şimdiye kadar bilinmeyen bir dilde yazılmış bir
Hint-Avrupa dili keşfedildi.
Araştırmacılar
ritüelistik bir metnin içinde geçen bu dili, Hitit merkez bölgesinin kuzeybatı
ucunda, muhtemelen modern Bolu veya Gerede bölgesinde yer alan Kalaşma
ülkesinin dili olarak tanımladı. Hititler, ritüelleri yabancı dillerde
kaydetmeye ilgi duyuyorlardı. Hitit kralının kâtipleri tarafından yazılan
ritüel metinleri, çeşitli Anadolu, Suriye ve Mezopotamya geleneklerini ve
dilsel ortamlarını yansıtıyor. Nitekim Boğazköy-Hattuşa’daki çivi yazılı metinler,
Hititçe ile yakından ilişkili diğer iki Anadolu-Hint-Avrupa dili olan Luvice ve
Palaca’nın yanı sıra Hint-Avrupa kökenli olmayan bir dil olan Hattice’den de
pasajlar içeriyor. Şimdi ise bunlara bir de Kalaşma dili eklendi. Kalaşma
dilindeki bu metin henüz büyük ölçüde anlaşılmaz durumda. Ancak MÖ 2. binyılına
ait Anadolu’da henüz bilinmeyen bir Hint-Avrupa dili olduğu kesinlik kazandı.
Kalaşma dilinin, Geç Tunç Çağı Anadolusundaki diğer Luvi lehçeleriyle ne kadar
yakından ilişkili olduğu incelenecek.
Kazı
Başkanı: Prof. Dr. Andreas Schachner
9-
Balıkesir’de 2.500 yıllık bir zar oyunu
Balıkesir’de
yer alan Daskyleion Ören Yeri’nde, üzerinde “Bagabazos’un zar oyunu” yazan
2.500 yıllık bir zar oyunu tablası bulundu.
Tablanın
üzerinde Frig alfabesiyle “Bagabazos’un zar oyunu” ya da “Bagabazos zar
oyuncusu” yazıyor. Bagabazos, Persli bir kişiydi ve Eski Yunan kaynaklarında
ismi Megabazos olarak telaffuz ediliyordu. Milattan önce 5. yüzyıla ait bu oyun
tablasına benzer bir arkeolojik bulgu Anadolu’da ilk defa keşfediliyor.
Kazı
Başkanı: Prof. Dr. Kaan İren
10-
Amasra’da 1.800 yıllık Aphrodite heykeli
Bartın’ın
Amasra ilçesinde tarihi Bedesten bölgesinde yapılan sondaj çalışmalarında
yaklaşık 1.800 yıllık Aphrodite heykeli ortaya çıkarıldı.
Amastris
Antik Kenti kazı çalışmalarında “Gynmnasium” olarak tescilli Bedesten olarak
isimlendirilen yapı içerisinde zemin tespiti için yapılan sondaj kazılarında,
yüzeyin yaklaşık 3,70 metre altında, MS 2. yüzyıla ait olduğu düşünülen bir
heykel ortaya çıkarıldı. 1.53 cm boyundaki heykel, ilk olarak Nymphe heykeli
olarak tanımlansa da, daha detaylı yapan incelemelerde hem Aphrodite hem de
Nymphe özellikleri taşıdığı anlaşıldı. Araştırmacılar, heykelin tip olarak
Aphrodite’e benzediğini, fakat suyla ilişkili bir yapıda bulunması ve özellikle
kolunu dayadığı suyla ilişki kısım gibi özellikleri nedeniyle “su perisini”
andırdığını söylüyor.
Bilimsel Danışman: Doç. Dr. Fatma Bağdatlı Çam.
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.